Oscar Ödülleri ve Sinema Tarihinin En İyi 10 Filmi

Sinema dünyasında her yıl düzenlenen ve sinema sanatının en prestijli ödülleri olarak kabul edilen Oscar Ödülleri, hem sinema severler hem de endüstrideki profesyoneller için büyük bir heyecan kaynağıdır. Oscar Ödülleri, yıllar içinde birçok unutulmaz filmi onurlandırmış ve sinema tarihinde iz bırakmış yapıtları hatırlatmaya devam ediyor. İşte Oscar Ödülleri ve sinema tarihinin en iyi 10 filmi:

 

GODFATHER (1972)

Mario Puzo’nun romanından uyarlanan bu Francis Ford Coppola başyapıtı, mafya dünyasının karmaşık ve karanlık yönlerini anlatıyor. Marlon Brando ve Al Pacino’nun unutulmaz performanslarıyla dolu olan bu film, birçok dalda Oscar ödülü kazanarak sinema tarihine damgasını vurdu. “Godfather” (Baba), 1972 yapımı, Francis Ford Coppola tarafından yönetilen ve Mario Puzo’nun aynı adlı romanından uyarlanan unutulmaz bir mafya filmidir. Film, mafya lideri Don Vito Corleone ve ailesinin etrafında dönen karmaşık bir hikayeyi anlatır. Hikaye, New York’un suç dünyasının güçlü ve etkili bir figürü olan Vito Corleone (Marlon Brando) etrafında gelişir.

Vito, genellikle “Baba” olarak anılır ve ailesinin onurunu ve çıkarlarını koruyarak suç dünyasında saygınlık kazanmıştır. Ancak Vito’nun işleri, başka mafya ailelerinin hırsları ve rekabeti nedeniyle tehlikeye girer. Filmin ana odağı, Vito’nun oğlu Michael Corleone (Al Pacino) üzerinde yoğunlaşır. Michael, ailesinin işlerinden uzak durmaya çalışan bir savaş gazisidir ve hukuk eğitimi almıştır. Ancak ailesinin güvendiği kişi olmak için beklenmedik bir şekilde suç dünyasına çekilir. Michael, babasının hastalığı ve suikast girişimleri nedeniyle ailenin lideri olur ve kendi acımasız ve zeki yönünü keşfeder.

 

TITANIC (1997)

James Cameron’ın yönettiği bu epik romantik drama, gerçek bir gemi faciasını temel alıyor. Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet’ın eşsiz performanslarıyla destanlaşan film, 11 Oscar Ödülü kazanarak sinema tarihindeki en başarılı filmlerden biri oldu. “Titanic,” 1997 yılında James Cameron tarafından yazılan ve yönetilen, ünlü RMS Titanic gemisinin batışını temel alan unutulmaz bir romantik drama filmidir. Film, gerçek bir tarihi olaya dayanmasının yanı sıra, aynı adı taşıyan büyük bir aşk hikayesini de anlatır. Film, 101 yıl önce, 10 Nisan 1912’de Southampton’dan hareket eden ve New York’a gitmek üzere olan lüks yolcu gemisi RMS Titanic’in yolculuğuyla başlar. Gemide, farklı sosyal sınıflardan gelen ve hayatlarının bir noktada kesişen birçok karakter vardır.

Hikaye, genç ve zengin bir sosyete kızı olan Rose DeWitt Bukater (Kate Winslet) ile fakir bir ressam olan Jack Dawson (Leonardo DiCaprio) arasındaki aşk hikayesi üzerinde odaklanır. Rose, zengin bir iş insanı olan nişanlısı Cal Hockley (Billy Zane) ile gemide seyahat etmektedir. Ancak, Rose, sıkıcı ve kontrolcü yaşamından kaçmak ve özgürlüğü tadabilmek için gizlice güverteye çıkar. Burada, Jack ile tanışır ve iki genç, aralarındaki sınıf farkına rağmen derin bir bağ kurar. Rose ve Jack’in tutkulu aşkı, geminin batışına yaklaştıkça daha da güçlenir. Ancak, gemi 14 Nisan 1912’de bir buz dağına çarparak batışa geçer. Bu dramatik olayda, gemideki yolcuların ve mürettebatın hayatta kalma mücadelesi, filmin ana odak noktasıdır. Aynı zamanda, Rose ve Jack’in aşk hikayesi de büyük bir çekişme ve duygusallıkla izleyiciyi etkiler.

 

LORD OF THE RINGS: RETURN OF THE KING (2003)

“Lord of the Rings: Return of the King” (Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü), 2003 yılında Peter Jackson tarafından yönetilen ve J.R.R. Tolkien’in aynı adlı ünlü romanından uyarlanan epik bir fantastik film serisinin üçüncü ve son bölümüdür. Film, Yüzük Kardeşliği’nin ve İki Kule’nin ardından Yüzük Savaşı’nın kapanışını getiren unutulmaz bir hikayeyi anlatmaktadır. Film, Orta Dünya’da yaşanan büyük bir mücadeleyi ve kaderin önemini ele alır. Frodo Baggins (Elijah Wood) ve Samwise Gamgee (Sean Astin) liderliğindeki Yüzük Kardeşliği, Yüzüklerin Efendisi olan Sauron’un (Efendimiz) elindeki Güç Yüzüğü’nü yok etmek için tehlikeli bir yolculuğa çıkmıştır. Yüzük, Sauron’a üstünlük sağlayacak ve Orta Dünya’yı karanlık bir çağa sürükleyecektir. Yolculukları sırasında, arkadaşlık ve cesaret ön plandadır ve onları zorlu sınavlar beklemektedir.

Karanlık Lord Sauron, Mordor’daki Kara Kule’de Yüzük Kardeşliği’nin gizli bir yolu üzerinde beklerken, Gondor Krallığı, insanlar ve diğer ırklar arasında umut ışığı olur. Gondor Kralı Denethor (John Noble) ve oğlu Faramir (David Wenham), büyük bir tehditle yüzleşmek zorunda kalırken, Aragorn (Viggo Mortensen), Legolas (Orlando Bloom), Gimli (John Rhys-Davies) ve diğer dostları Minas Tirith’e yardım etmeye gelir. Savaşlar, ihanetler ve fedakarlıklarla dolu epik bir finalle, Yüzüklerin Efendisi serisinin son filmi, Yüzük Savaşı’nın zirve noktasını ve Orta Dünya’nın kaderini belirleyen anları anlatır. Frodo ve Sam, Yüzük’ü yok etmek için kendi kişisel savaşlarını verirken, arkadaşları onlara destek olur ve Orta Dünya’yı karanlığın pençesinden kurtarmak için son bir umut ışığı olur.

 

FORREST GUMP (1994)

“Forrest Gump,” 1994 yılında Robert Zemeckis tarafından yönetilen ve Winston Groom’un aynı adlı romanından uyarlanan unutulmaz bir dramatik komedi filmidir. Film, Forrest Gump adındaki zeka seviyesi düşük ancak kalbi zengin bir karakterin olağanüstü yaşam hikayesini anlatır. Forrest Gump (Tom Hanks), küçük bir kasabada yaşayan saf ve masum bir adamdır. Zeka seviyesi düşük olmasına rağmen kalbi büyük ve iyilik doludur. Annesi (Sally Field) tarafından “Hayat bir kutu çikolata gibidir, içinden ne çıkacağını asla bilemezsin,” sözleriyle büyütülen Forrest, engelli bacaklarına rağmen yaşamın getirdiği zorluklarla başa çıkmayı öğrenir.

Film, Forrest’in hayatındaki dönüm noktalarını ve onun sıradışı maceralarını anlatırken, aynı zamanda Amerikan tarihindeki önemli olaylarla da etkileşimini gösterir. Forrest, hayatı boyunca pek çok unutulmaz figürle karşılaşır ve tanışır. Bunlardan bazıları, Elvis Presley, John F. Kennedy ve Lyndon B. Johnson’dır. Forrest, gençlik yıllarında futbolu keşfeder ve üniversitede başarılı bir sporcu olur. Daha sonra Vietnam Savaşı’na katılır ve orada yaralanan arkadaşı Bubba ile ilgilenir. Savaştan döndükten sonra Amerika’da, Amerikan futbolu yıldızı olan Lieutenant Dan (Gary Sinise) ve kendi karşılıksız aşkı Jenny (Robin Wright) ile karşılaşır. Hayatı boyunca Jenny’yi sevecektir.

 

SCHINDLER’S LIST (1993)

“Schindler’s List” (Schindler’in Listesi), 1993 yapımı bir drama filmidir. Steven Spielberg tarafından yönetilen ve Thomas Keneally’nin aynı adlı romanından uyarlanan film, İkinci Dünya Savaşı sırasında Polonya’da yaşanan Holokost’un gerçek bir hikayesini anlatır. Film, fabrika sahibi olan Alman işadamı Oskar Schindler’in (Liam Neeson) hayatına odaklanır. Schindler, başlangıçta savaş zamanında para kazanmayı hedeflemektedir. Bu amaçla Yahudi işçileri ucuz işgücü olarak kullanan biridir. Ancak, zamanla onların insanlık dışı muamelesine tanık olur ve vicdanı harekete geçer.

Schindler, Yahudi işçilerin yaşamını kurtarmak için her türlü çabayı göstermeye karar verir. İşçileri için iş bulur ve onları kurtulmaları için gerekli belgeleri sağlar. Fabrikasında çalışan Yahudi işçiler, onun sayesinde toplama kamplarından kurtulurlar ve hayatta kalma şansı bulurlar. Film, Schindler’in Yahudi işçileri korumak için gösterdiği çabanın yanı sıra, savaşın dehşetini ve soykırımın dehşetini de gösterir. Nazi Almanyası’nın Yahudilere yönelik zulmünü, toplama kamplarındaki korkunç koşulları ve insanlığın en karanlık yönlerini cesurca yansıtır.

 

CASABLANCA (1942)

“Casablanca,” 1942 yılında Michael Curtiz tarafından yönetilen ve Murray Burnett ile Joan Alison’ın “Everybody Comes to Rick’s” adlı tiyatro oyunundan uyarlanan, klasik bir romantik drama filmidir. Film, İkinci Dünya Savaşı’nın ortasında, Marakeş’teki bir kasabada geçer ve aşk, sadakat ve politika dolu etkileyici bir hikaye sunar. Hikaye, eski aşkı Ilsa Lund (Ingrid Bergman) ile karşılaşan Rick Blaine (Humphrey Bogart) adındaki Amerikalı bir kafe sahibinin etrafında döner. Film, Rick’in zamanında Paris’te yaşadığı ancak ilişkileri sırasında terk etmek zorunda kaldığı Ilsa ile yeniden bir araya gelmesini konu alır.

Casablanca, II. Dünya Savaşı’nın ortasında nötral bir bölge olarak bilinmektedir. Ayrıca birçok sığınmacı için son durak olacaktır. Rick, kafe sahibi olarak nötral kalmayı tercih eder ve politikadan uzak durmaya çalışır. Ancak, savaşın gerçekleri, eski aşkı Ilsa ve onun kocası Victor Laszlo’nun (Paul Henreid) kasabaya gelmesiyle birlikte Rick’in hayatında büyük bir değişim yaratır. Victor, Nazi Almanyası’ndan kaçan bir direniş lideridir ve Ilsa, ona yardım etmek için Rick’ten bir belge olan “Laszlo Transit Belgeleri”ni almasını ister. Ancak, Ilsa ve Rick’in geçmişteki aşkı, yeni durumlarından dolayı karmaşık bir durum yaratır. Rick, sevgisiyle Ilsa’ya yardım etmek ve Victor’un hayatını kurtarmak arasında bir seçim yapmak zorundadır.

 

ONE FLEW OVER THE CUCKOO’S NEST (1975)

“One Flew Over the Cuckoo’s Nest” (Guguk Kuşu Günün Birinde Uçtu), 1975 yapımı bir dram filmidir. Miloš Forman tarafından yönetilen ve Ken Kesey’in aynı adlı romanından uyarlanan filmdir. Film, başroldeki Randle McMurphy karakteriyle tanınan Jack Nicholson’ın performansıyla öne çıkar. McMurphy, akıl hastanesine, işlediği suçlar nedeniyle hapis cezasından kurtulmak için kendi isteğiyle gönderilmiştir. Hastane, hastalarının çoğunun gönüllü olmadığı bir yerdir ve otoriter Başhemşire Ratched (Louise Fletcher) tarafından sıkı bir disiplinle yönetilmektedir.

McMurphy, akıl hastanesindeki monoton ve otoriter ortama ayak uydurmak yerine farklı yoldan gider. diğer hastaları eğlendirmek ve onlara özgürlüğü yaşatmak için çaba sarf eder. Hastanedeki diğer hastalar da çeşitli psikolojik rahatsızlıklar ve bozukluklarla mücadele eden renkli karakterlerdir. McMurphy, diğer hastalarla bağ kurar. Özellikle de saflığıyla bilinen ve önceden klinikte kalan Billy Bibbit (Brad Dourif) adındaki genç bir hastayla yakın arkadaşlık kurar. McMurphy, hastaların kendi benliklerini bulmalarına ve yaşama karşı savaş verir. Onların dirençli hale gelmelerine yardımcı olurken, hastanenin otoriter yönetimine karşı meydan okur.

 

GLADIATOR (2000)

Ridley Scott’ın yönettiği bu epik film, Romalı general Maximus’un intikam hikayesini anlatıyor.  Ayrıca film, 5 Oscar Ödülü kazanarak büyük bir başarı elde etmiştir. “Gladiator,” 2000 yapımı epik bir aksiyon-drama filmidir. Ridley Scott tarafından yönetilen ve ayrıca David Franzoni, John Logan ve William Nicholson tarafından yazılan filmdir. Roma İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü dönemde geçen unutulmaz bir hikayeyi anlatmaktadır. Film, ünlü general Maximus Decimus Meridius’un (Russell Crowe) hikayesine odaklanır. Maximus, sadık bir general ve imparator Marcus Aurelius’un (Richard Harris) sağ kolu olarak görev yapar.

Marcus Aurelius, vefatından önce Maximus’u Roma’nın gelecekteki imparatoru olarak atamak ister. Ancak, Marcus Aurelius’un oğlu Commodus (Joaquin Phoenix), tahta geçmeye çalışır ve Maximus’u öldürür. Maximus, Commodus tarafından öldürülmeyi başaramaz ve köle olarak satılmıştır. Maximus, köle olarak hayatta kalmak ve intikam almak için gücünü kullanmaya karar verir. Gladyatör dövüşlerine katılmalıdır. Halk tarafından “Spaniard” olarak tanınan Maximus, arenada zaferler kazanır ve izleyicilerin kalbini kazanır. Onun karizmatik liderliği, Romalıları etkiler ve ayrıca isyanın fitilini ateşler.

 

THE SHAWSHANK REDEMPTION (1994)

Frank Darabont’un yönettiği bu modern klasik, hapishanede geçen dostluk ve umut dolu hikayesiyle izleyicileri etkilemektedir. Tim Robbins ve Morgan Freeman’ın başarılı oyunculuklarına sahip olan filmdir. Ayrıca sinema tarihindeki en iyi filmler arasında yer almaktadır. “The Shawshank Redemption” (Esaretin Bedeli), 1994 yapımı bir drama filmidir. Frank Darabont tarafından yazılan ve yönetilen filmdir. Stephen King’in “Rita Hayworth and Shawshank Redemption” adlı hikayesinden uyarlanmıştır. Film, adalet, umut, dostluk ve insanın içindeki gücünü anlatmaktadır.

Hikaye, bankacılık suçundan haksız yere ömür boyu hapis cezasına çarptırılan bir mahkumu anlatır. Andy Dufresne (Tim Robbins) adındaki bir bankacının etrafında döner. Shawshank Hapishanesi’nde geçen film, hapishane yaşamının zorluklarını işler. Ayırca insanların içindeki iyiliği ve dayanıklılığı araştırmaktadır. Andy, haksız yere hapis cezasına çarptırılmasına rağmen, masumiyetini korumakta ısrar eder. Ardından ise hapishane içindeki itibarını kazanır. İlk başta yalnız ve çaresiz gibi görünen Andy, zamanla Red (Morgan Freeman) ile tanışır. Ve onunla arkadaş olur. Red, hapishanenin eski ve deneyimli mahkumlarından biridir. Ve Andy’ye hem koruma sağlar hem de onunla yakın bir dostluk kurar.

 

THE DEPARTED (2006)

Martin Scorsese’in yönettiği bu gerilim dolu filmdir. Film, bir polis ve bir mafya casusunun karşılıklı rol değiştirdiği karmaşık bir hikayeyi anlatıyor. Leonardo DiCaprio, Matt Damon ve Jack Nicholson gibi oyuncular var. Ayrıca onların etkileyici performanslarına sahip olan film, 4 Oscar Ödülü kazandı. “The Departed” (Yalanlar Üstüne), 2006 yapımı bir suç ve ayrıca dram filmidir. Martin Scorsese tarafından yönetilen film, Alan Mak ve Felix Chong’un yazdığı bir film ile ilgilidir. Hong Kong filmi “Infernal Affairs”ın yeniden yapımıdır. Film, bir polis teşkilatındaki çifte ajanlık oyununu ve suç dünyasının içine sızmış polislerin hikayesini anlatır. Hikaye, Boston’da geçer ve İrlanda mafyasıyla FBI arasındaki tehlikeli bir çatışmayı konu alır. Billy Costigan (Leonardo DiCaprio), gizli bir görevle İrlanda mafyasına sızmış bir polis memurudur.

Aynı zamanda, mafya lideri Frank Costello’nun (Jack Nicholson) sadık bir adamı vardır. Adamı olan Colin Sullivan (Matt Damon), polis teşkilatına sızmış bir çifte ajan olarak çalışmaktadır. Film, hem Billy Costigan’ın hem de Colin Sullivan’ın kendi rollerinde çaresizce hayatta kalmaya çalışır. Aynı zamanda gerçek kimliklerini saklamaya çalışmalarını anlatır. Billy, mafyanın içinde giderek daha derine inerken, Colin ise polis teşkilatında yükselmektedir. Ancak aynı zamanda Frank Costello’ya bilgi sızdırmaktadır. Filmde ayrıca, polis teşkilatının içinde Billy’yi korumakla görevlilerdir. Görevli olan dedektifler Queenan (Martin Sheen) ve Dignam (Mark Wahlberg) da yer alır. Bu karmaşık ve tehlikeli oyunun ortasında, her karakterin sadakati, ihaneti ve kimlikleri üzerindeki gerilimler vardır.